Kornea gözün en dış kısmını oluşturan katman olup, saydam ve damarsız bir yapıya sahiptir. Gözü dış etkenlere karşı korumakla görevli olan, ışığı odaklayan bir doku olarak bilinmektedir. Korneanın saydamlığı çeşitli nedenlere bağlı olarak zarar görebilmekte, bozulabilmektedir.

Kornea saydamlığı doğuştan bozuk olabileceği gibi genetik faktörlerden ya da sonradan geçirilen bir travmaya bağlı olarak, enfeksiyon ve cerrahi müdahale sonucunda da zarar görebilmektedir. Korneanın saydamlığının bozulması sonucunda ise görme kalitesinde ciddi düşüşler görülmektedir.

Korneanın herhangi bir şekilde zarar görmesi yalnızca görme kalitesinin bozulmasıyla kalmayıp hayat kalitesini etkileyecek farklı belirtilerde göstermektedir. Korneanın zarar görmesi görme kalitesinin bozulmasına ek olarak ağrı, yanma, batma ya da ışık hassasiyetinin artması gibi belirtiler gösterir.

Kornea Hastalıkları Nelerdir?

Farklı yapıların bulunduğu kornea dokusunda ortaya çıkabilecek birçok hastalıktan bahsetmek mümkündür. Kornea hastalıkları şu şekilde sıralanabilir;

  • Kalıtsal faktörlerden kaynaklanan hastalıklar
  • Metabolik hastalıklar
  • Göz kuruluğu, kirpik dibi iltihabı, gözyaşı rahatsızlıkları korneayı etkileyebilir.
  • Enfeksiyonlar: Kornea gözün dış katmanında yer aldığı için enfeksiyon oluşumu için son derece açık bir yapı olarak değerlendirilmektedir, bakteriler, virüsler ve mantarlar kornea enfeksiyonlarına sebep olabilir.
  • Alerjiler; Tıpkı enfeksiyonlarda olduğu gibi korneanın alerjik reaksiyon oluşturacak etkilere maruz kalma ihtimali oldukça yüksek olarak bilinmektedir.
  • Vücutta bulunan romatizma kökenli hastalıkların göze sirayet etmesi
  • Kornea tümörleri
  • Göz kapağı hastalıkları nedeniyle oluşan kornea problemleri
  • Travmalar (Korneaya Yabancı cisim yerleşmesi, irritan ya da toksik maddelerin korneaya sıçraması)

Alerjiye Bağlı Kornea Hastalıkları

Göz alerjisi en sık rastlanan kornea hastalıklarından bir tanesi olarak öne çıkmaktadır. Göz yüzeyine temas eden çiçek tozları gibi çeşitli yabancı maddeler gözde reaksiyon görülmesine neden olmaktadır.

Göz, vücudumuzda dış ortamlara açık olan tek organ olduğu için alerjilerin en sık görüldüğü bölge olarak bilinmektedir. Göz alerjisi olan bir kısım hastalarda alerji kornea dokusunu da etkileyebilmektedir.

Gözde alerji yapan şeyler;

Göz alerjisinin nedenlerini bilmek son derece zordur. En sık sebepler arasında polenler, tozlar, güneş ışığı sayılabilir. Pek çok sebepten kaynaklanabilen göz alerjileri, vücudun başka bir bölgesinde de alerji oluşumu gösteren nedenlerden kaynaklanabilir.

Göz Alerjilerini Önlemek Mümkün mü?

Göz alerjisinin tamamen engellenmesi için bir yöntem bulunmamaktadır. Alerjenden uzak kalmak mümkünse şikayetlerin sıklığı azaltılabilir. Erken tanıyla belirtilerin hafifletilmesi ve sürecin çok daha rahat geçirilmesi sağlanabilir.

Göz Alerjileri Göz Ciddi Hasarlar Bırakabilir mi?

Özellikle de çocuklarda görülmekte olan göz alerjileri korneayı etkilediğinde görme kaybı durumlarına varan hasarlara neden olabilmektedir.

Ayrıca alerji oluşumu sonucunda uzun süre ilaç kullanımı ve cerrahi yöntemler içeren tedavilerin uygulanması da gerekebilmektedir. Doktor kontrolünde kullanılmayan kortizonlu alerji damlaları korneaya zarar verebilir, göz içi basıncın yükselmesine yani göz tansiyonuna sebep olabilir.

Gözün Mikrop Kapması

Gözün mikrop kapması da tıpkı alerjiler gibi sık rastlanan durumlar arasında yer almaktadır.

Konjonktivit

Konjonktivit, göz beyazının mikrop kapması birçok farklı nedene bağlı olarak gelişebilir. En çok karşılaşılan konjonktivit nedeni virüsler olarak bilinmektedir. Ayrıca virüslere ek olarak çeşitli bakterilerde konjonktivite neden olabilir.

Etkenin belirlenmesiyle birlikte etkene yönelik tedavi yolları izlenmektedir. Konjonktivit genellikle gözde sulanma, çapaklanma ve kızarıklık gibi belirtiler ile birlikte ortaya çıkmaktadır.

Adenovirüs Konjoktiviti

Adenovirüsten kaynaklanan konjonktivit 4 haftaya sürebilmekle birlikte, korneayı etkilediğinde kalıcı görme kaybına kadar ilerleyen komplikasyonlara neden olabilmektedir. Zamanında müdahale edilmesi ve uzman hekim tarafından takip edilmesi son derece önemlidir.

Ayrıca bulaşıcı bir hastalık olarak bilinmekle birlikte, salgın oluşumuna da neden olabilmektedir. Özel ilaçların kullanıldığı 1 yıllık tedavi sürecine ihtiyaç duyulabilir. Ek olarak başarılı bir şekilde tedavi edilmiş olsa dahi kornea üzerinde kalıcı iz bırakması da ihtimal dahilinde kabul edilmektedir.

Göz Bebeğinin Mikrop Kapması

Aslında göz bebeği(pupilla) dediğimiz yer korneanın arkasında yer alan irisin(gözün renkli kısmı) ortasındaki, ışıkla küçülen karanlıkta büyüyen boşluktur fakat biz hekimler hastalara daha kolay anlatabilmek için korneanın mikrop kaptığı ya da kapabileceği durumlardan bahsederken göz bebeği kavramını kullanabiliyoruz.

Göz akının yanı sıra göz bebeği de yani kornea da mikrop kapabilmektedir. Bu duruma keratit adı verilmektedir. Çok önemli bir durum olup, ciddi bir şekilde tedavi edilmesi son derece önemli bir noktadır. Kalıcı görme kaybı başta olmak üzere son derece ciddi komplikasyonların gelişimine sebebiyet verebilir.

Göz, yapısı itibariyle mikrop kapmaya çok açık bir organdır. Bu nedenle hijyene dikkat etmekte fayda vardır. Özellikle de toplu kullanım alanlarıyla temas ettikten sonra gözün ovuşturulması gibi mikrop kapma ihtimali doğuracak hareketlerden uzak durmakta fayda vardır.

Keratitin Sebepleri Nelerdir? Kimler Risk Grubunda Yer Alır?

Birçok mikrop keratit oluşumuna sebebiyet verebilmektedir. Bunlar; parazitler, bakteriler, mantarlar ve virüsler olarak açıklanabilir. Özellikle de herpes keratiti uzun süre boyunca devam etmesi ve tekrarlayabilmesinden dolayı takip edilmesi gereken bir durumdur.

Gözün yaralanması ya da çizilmesi gibi travmalar, konjonktivit, bağışıklık sisteminin bozulması, kontakt lens kullanımında hijyene gereken önemin verilmemesi gibi faktörlere bağlı olarak gelişim gösterebilmektedir. Kontakt lens kullananların havuza lensle girmesi keratit riskini ciddi oranda artırır.

Keratit belirtileri gözde kızarıklık, ışığa karşı hassasiyet, batma, ağrı, çapaklanma, bulanıklık ve sulanma olarak bilinmektedir. Keratit farklı nedenlere bağlı olarak geliştiği için kişiye özel, damla şeklinde ilaçların yapılması gerekebilir. Karmaşık komplikasyonların görüldüğü daha ciddi vakalarda ise kornea iyileşmesinin sağlanması için kornea nakli ya da amniyon nakli gibi yöntemlere başvurulması gerekebilmektedir.

Kuru Göz

Göz kuruluğu en çok rastladığımız kornea hastalıkları arasında yer alıyor. Gözün sağlıklı bir şekilde görebilmesi için sürekli gözyaşı üretmesi gerekir. Gözyaşı birçok bileşenden oluşan bir sıvı olup, göz sağlığı için benzersiz bir nitelik taşımaktadır.

Gözyaşının içerisinde göz hücrelerinin büyümesini sağlayan, mikropları öldürmekle görevli maddeler gibi birçok madde bulunur ve 3 tabakadan oluşur: Müsin, Aköz, Lipid. Bu 3 tabakadan birini ya da daha fazlasını etkileyen durumlar göz kuruluğuna neden olur.

Gözyaşı Eksikliği Kimlerde Görülür? Belirtileri Nelerdir?

Bilgisayar ve benzeri ekranlara sık sık bakanlarda, romatizma hastalıklarına sahip olan kişilerde, klimalı ve kuru ortamlarda fazla vakit geçirenlerde, menopoz sonrası dönemde olan kadınlarda, kontakt lensi günlük olarak çıkarmayan hastalarda ve kirpik dibi iltihabı bulunan kişilerde göz kuruluğu daha sık görülür.

Kuru gözün tanısının koyulması ve tiplerinin ayrılması tedavi açısından önemli bir noktadır. Bunun için birtakım boyama testleri ve schirmer testi vs. gibi özel testlerin yapılmasına ihtiyaç duyulur. Tedavi süresinde göz yaşını arttırıcı etkisi bulunan ilaçlar, göz yaşının buharlaşmasını engelleyici damlalar, çeşitli iltihap önleyici damlalar, kişinin kendi kanından yapılan özel damlaların kullanımı ya da göz yaşı kaybolmasını arttıran tıkaçların (punktum tıkacı) kullanılması gerekebilmektedir.

Kirpik Dibi İltihabı

Kirpik diplerinde yağ yapmakla görevli bezler yer almaktadır. Bu bezlerin işlevlerinin bozulması ve kirpik dibinin iltihaplanması blefarit olarak adlandırılır. Göz kapaklarında ve kirpik diplerinde şişlik, gözde ve kirpik diplerinde kızarıklık, yorgun görünüm, sürekli batma ve kaşıntı hissiyatı, ışık hassasiyeti ve sık sık göz kırpma isteği gibi belirtiler ile ortaya çıkmaktadır.

Göz muayenesi esnasında yapılacak bazı testler ile tanı koyulması mümkündür. İltihabın türüne göre farklı tedavi metotları izlenmektedir. Göz yaşı damlası, iltihap kurutucu damlalar, masaj, temizleme ve kanalları açma gibi tedavi yöntemleri izlenmektedir.

Kontakt Lens Kullanmak Hangi Hastalıklara Neden Olur?

Kontakt lens, göze doğrudan temas ettiği için çeşitli sorunların gelişmesine neden olabilmektedir. Öncelikle lens kullanacak kişinin göz yapısına uygun bir lens kullanması gereklidir. Bunun için yapılacak özel tetkiklerle kişiye uygun lens boyutları belirlenir.

Kontakt lensler doğrudan kornea üzerine yerleştirilmektedir. Kontakt lens kullanımı göz ciddi kuruluk, enfeksiyon kapma, alerji, yaralanma ve korneanın oksijensiz kalmasına bağlı olarak çeşitli hasarların oluşmasına neden olabilir.

Zamanında tanı koyulması ve doğru tedavi yöntemlerinin izlenmesi ile meydana gelebilecek hasarların önüne geçmek mümkündür. Ayrıca kontakt lens kullanan bireylerin hijyene olduğunca dikkat etmeleri gerekmektedir. Hijyen kurallarına riayet ederek lens kullanıldığı takdirde oluşabilecek olumsuz etkilerin önüne geçilmesi mümkündür.

Bu noktada şunu hatırlatmakta da fayda var, aylık kullanıma uygun olarak bilinen kontakt lensleri her akşam, hatta mümkünse dışardan eve geldiğinizde çıkartıp solüsyonla temizlemeniz konforunuzu artıracaktır. Aylık lens demek 1 ay boyunca çıkartılmayan lens demek değildir. Günlük lenslerin kullanımı ise daha basittir. Sabah taktığınız günlük lensi akşam atarsınız ve ertesi sabah yeni bir günlük lens takarsınız.

Göze Et Gelmesi Nedir?

Göze et gelmesi ya da diğer adıyla pterjium, nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Kalıtımsal özellikler ve güneş, rüzgar ve tozlu ortam gibi dış faktörlere bağlı olarak gelişmektedir. Hastalığın tedavisi için pterjium ameliyatı uygulanması gerekebilir.

Ancak ameliyat sonrasında hastalığın tekrar gelişme riski vardır. Bu risk özellik de genç hastalarda daha yüksek olarak bilinmektedir. Yeniden tekrarlamanın önüne geçmek için kullanılan farklı yöntemler bulunmaktadır. Biz kliniğimizde yaptığımız dikişsiz göz eti ameliyatlarında otogreft(sağlam konjonktivadan doku nakli) ve doku yapıştırıcısı yöntemini kullanarak tekrarlama riskini ciddi oranda azaltıyoruz.

Keratokonus Nedir?

Gözümüzün en dış kısmı olan kornea kubbe şekline sahiptir. Bu şeklin normalden farklı olması, piramit – küre şeklinde bir yapıya sahip olması yani konikleşmesi keratokonus olarak adlandırılmaktadır. Hastalığın adında geçen “konus” kelimesi bu konikleşmeyi anlatmaktadır.

Normalde kornea yapısı oldukça sağlam ve dirençli olarak bilinir. Fakat bu yapının normalden daha yumuşak ya da dirençsiz olduğu durumlar vardır. Bu durumlarda keratokonus hastalığı gelişebilmektedir. Göz içi basınç tarafından itilmekte olan kornea, zamanla sivrileşmeye başlar ve bu da görüş kalitesinin düşmesine neden olur.

Sivriliğin iyice artmasıyla birlikte keratokonus ortaya çıkar. Kalıtsal faktörler, göz bölgesini kaşıma ve yaşanılan bölgenin sahip olduğu dış faktörlerin hastalık oluşumunda başrolü oynadığı tahmin edilmektedir. Alerjisi olan kişilerde gözleri kaşımamak keratokonus riskini azaltmak açısından oldukça önemlidir.

Keratokonus Belirtileri

Keratokonus belirtileri genel olarak şu şekilde öne çıkmaktadır;

  • Özellikle de geceleri artan bulanık görme problemi
  • Görme kalitesinde düşüş görülmesi
  • Gözlük derecesinin sürekli ilerlemeye devam etmesi
  • Gözlük kullanımına rağmen net görüntü elde edilememesi
  • Doktor tarafından ölçülen derece ile gözlük derecesi arasında farklar oluşması
  • Göz ovuşturma isteği
  • Göz kamaşması
  • Işığa karşı aşırı hassasiyet
  • Yüksek astigmat dereceleri

Bu belirtiler keratokonus hastalığında kesin olarak görülür diyemeyiz ama hastaların önemli bir kısmında görülür. Ayrıca hastalık zaman zaman herhangi bir belirti göstermeden de ilerleyebilmektedir. Eğer bu belirtileri taşıyorsanız uzman bir hekime görünmeniz ve muayene olmanız tavsiye edilir.

Hastalık genellikle 15 – 35 aralığında daha hızlı bir şekilde gelişim göstermektedir. İlerlemenin sürekli ve yavaş bir biçimde gerçekleştiği vakalarda hastalığın tam olarak farkına varmak zorlayıcı olabilmektedir. Çok ilerlediği durumlarda görme kaybına kadar varan olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

Özellikle de iki gözün farklı derecede ilerleme göstermesi nedeniyle hastalar tek gözü çok ilerlemiş olsa bile diğer gözüyle net gördüğü için bu durumun farkına varmakta güçlük çekebilirler. Hastalık nadirden de olsa 45 yaşından sonra da gelişebilmektedir. Aşırı ilerleme gösteren bazı vakalarda gözün koruyucu iç zarında çatlaklar oluşabilir. Bu durumlarda korneanın dış yüzeyi su toplar ve beyaz bir renk alır.

Keratokonus Tedavisi

Keratokonus tedavisi için farklı yöntemler mevcuttur, ilk aşamada genellikle hibrid lens tedavisi ile görme seviyesi artırılabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için korneal Çapraz bağlama (Crosslink) ya da halk arasındaki adıyla ışın tedavisi uygulanabilir. Diğer bir yöntem korneal halka yöntemidir ve göz içine yani kornea içine halka şeklinde bir parça ile yerleştirilmektedir. Lazer yöntemi ile yerleştirilen bu parça keratokonusa neden olan korneadaki sivriliği ortadan kaldırır.

Yerleştirilen parça saydam bir yapıya sahip olmakla birlikte ömür boyunca herhangi bir sıkıntı yaşamadan kullanılabilmektedir. Ameliyat sonrasında hastanede yatış gerekmez, hastalar genellikle 1 gün içerisinde normal yaşantılarına devam edecek hale gelirler. İleri düzey keratokonus hastalarında ise kornea nakli tedavisi gerekebilmektedir. Ayrıca son yıllarda uygun hastalarda topografi eşliğinde lazer tedavisi de uygulanmaya başlamıştır.

Kornea hastalıkları hakkında sorularınız için bize Whatsapp iletişim hattımızdan ulaşabilirsiniz.

whatsapp iletişim hattı

Kornea Nakli Nedir?

Kornea kendi yüzeyini yenileme kabiliyetine sahip bir dokudur. Fakat korneanın neredeyse %95’ini oluşturan iç kısmının kendini yenileme kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle bu bölgeye ilerleyen hastalıklar, kalıcı olarak görme bozukluğuna neden olabilecek hasarlarla sonuçlanabilir.

Bu tip hastalıkların görüldüğü bireylerde eğer tedaviye yanıt alınamıyor ve herhangi bir iyileşme görülemiyorsa kornea naklinin yapılması gerekebilir. Kornea nakli ile sağlıklı bir bireyden alınan gözün şeffaf kısmı kornea sorunu yaşayan bireye nakledilir.

Tam ya da yarım kat olarak yapılabilir. Kornea nakli yüksek oranda başarıyla sonuçlanan bir organ nakli olarak bilinmektedir. Bunun en büyük nedeni ise damarsız bir doku olmasıdır. Bu nedenle dokunun reddetmesi gibi durumlara daha az rastlanılır. Kornea ameliyatı şu durumlarda gerekli olabilmektedir;

  • Keratokonus, keratit gibi kornea enfeksiyonları
  • Kornea dokusunun yaralanması
  • Kornea hastalıklarına neden olan kalıtsal faktörlerin varlığı
  • Göz ameliyatlarının ardından korneada hasar meydana gelmesi

Yapay Kornea Nedir? Kimlere Uygulanır?

Yapay kornea ya da diğer ismi ile keratoprotez kornea naklinin başarısız olduğu takdirde denenebilir. Defalarca kornea nakli denenmesine rağmen başarısız olunması ve bu nedene bağlı olarak hastanın görme yetisini tamamen kaybetmesi durumlarında tercih edilir.

Özel tekniklerle gerçekleştirilen bu ameliyatta ve sonrasında hastanın durumunun çok iyi takip edilmesi gereklidir. Keratoprotez uygulamasında başarı oranı %60 – 70 olarak göze çarpmaktadır.

Instagram’da bizi takip etmek için tıklayınız.

İnstagram